Gerek coğrafik gerek iklimsel olarak tipik bir Ege adası özellikleri gösteren Datça yarımadasında su sadece sınırlı bir yeraltı deposuna sıkışmış durumdadır.
Gözümüzle göremediğimiz bu yeraltı suyu ne yazık ki hiçbir bilimsel temeli
olmayan pek çok rivayetin, efsanenin türemesine neden olmuştur. Bu efsanelerde
olduğu gibi altımızda çok zengin göller, uzaklardan, anakaradan bu tarafa doğru
gelen yeraltı nehirleri ne yazık ki yoktur.
Yarımadanın ortasında yer alan ve iki tarafında yükseltilerle sınırlanmış
olan Datça grabeni (çöküntüsü) yaklaşık
olarak Karaköy, Reşadiye ve Kızlan’ı içine almakta ve yarımadanın ana akiferini
(yeraltı su deposunu) oluşturmaktadır. Pek çok bilimsel raporun tekrar tekrar
ortaya koyduğu gibi Datça’da ihmal edilebilir birkaç su pınarını ve yarımadaya
serpiştirilmiş küçük kapasiteli diğer akiferleri bir kenara bırakırsak ana su
kaynağımız bu akiferde depolanmıştır.
Raporda detayları verildiği gibi bu depoyu dolduran tek kaynak yıllık
yağışlardır. Çoğu geçirimsiz, bir kısmı yarı geçirimli, bir kısmı da geçirimli
jeolojik yapılar yağışın bir kısmını akifere yönlendirirken hatırı sayılır bir
kısmı buharlaşma ve terleme ile kaybedilmektedir. Yeraltındaki suyun yine büyük bir bölümü
yeraltından denize boşalmaktadır. Bu
sınırlı yeraltı deposu, her sene eklenen çoğu denetimsiz su kuyuları ile
giderek daha hızlı boşaltılmakta, yağışlarla eklenen su, tüketimi
karşılayamadığından su seviyesi her sene daha aşağıya düşmektedir. Hem İller Bankasının 1997’de yaptığı çalışmanın hem de
DSİ’nin 1999’da yaptığı çalışmanın öngörülerine göre, yerleşim yerlerindeki
nüfus artışı, tarım ve turizmin gelişmesiyle yeraltısuyu işletme miktarının
artacağı, uzun vadede bu havzadaki su potansiyelinin yeterli olmayacağı ve
üretimin beslenmenin üzerine çıkması durumunda kıyılarda başlamış olan deniz
suyu girişiminin daha da artacağı anlaşılmaktadır. Şehir merkezi ve Mesudiye,
Palamutbükündeki sahillerde, kuyu sahibi turistik tesislerle yapılan
görüşmelerimizin sonucu bu öngörüyü doğrular niteliktedir.Azalan yeraltı sularının
etkileri daha derin açılmak zorunda kalınan yeni kuyularda, pompaları daha
derine indirilmek zorunda kalınan eski kuyularda, kuruyan kuyularda ve hatta Datça ovasının arkasındaki tepelerde
kuruyan yerel bitki örtüsünde hissedilmektedir.
Bu seviye düşüşü yanlış bir şekilde yağışların son yıllarda azalması ile
açıklanmaya çalışılmaktadır.
Şekil 1 - Datça'da 1970'den günümüze yağış trendi
Yukarıdaki grafikten de görüldüğü gibi yağışlarda 1970 yılından beri tutulan
verilere bakılırsa yağışlar azalmadığı
gibi bir miktar artış dahi söz konusudur. Buna rağmen giderek azalan yeraltı
suyunun tek açıklaması yıllık yağışlarla eklenen sudan daha fazlasının
çekilmekte olduğudur.
Bu bölüm hazırlanırken T.C. Çevre Bakanlığı ÖÇK Başkanlığı’nın 2001 yılında
hazırlamış olduğu “Datça-Bozburun ÖÇK Bölgesi Su Kaynakları Yönetimi Sonuç
Raporu” ve T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel
Müdürlüğü’nün 2014 yılında hazırladığı “Datça-Bozburun ÇDP Araştırma Raporu”
kaynak olarak kullanılmıştır.
Tatlı su kaynakları dünya ortalamaları ve hatta suyun kısıtlı olduğu
Anadolu yarımadasının bile altında olan, tipik bir Akdeniz adası karakteristiği
gösteren Datça yarımadasında tek anlamlı kaynağımız yeraltı sularımızdır. Her
açılan kuyunun aslında aynı depoya eriştiğini iyi kavramamız gerekmektedir.
Yeni kuyu açıldığında saniyede çekilen su arttığından geçici bir rahatlama
yaşansa da aslında mevcut depomuzu daha hızlı boşaltmaya başlamış oluyoruz.
Ayrıca kıyılara yakın kuyulardan fazla su çekerek, halihazırda pek çok kıyı
kuyusunda gördüğümüz gibi, deniz suyunu içeriye doğru davet ediyor,
kuyularımızın tuzlanmasına neden oluyoruz. Burada ne yazık ki tuzlanan tek bir
kuyu değil, kuyunun eristiği tüm akifer. Yavaş yavaş tüm yeraltı suyunu
tuzlandırmaya başlıyoruz.
Planlanmakta olan baraj çözümünün olası çevresel olumsuz etkileri ile
birlikte ancak yıllar sonra bize su sağlayabileceğini göz önünde bulundurursak
açıkça ortaya çıkıyor ki;
- Hem yeraltı akiferimizin tüketimini kontrol altına almalı
- Hem yağışlarla bu deponun daha iyi dolmasını sağlamalı
- Hem de kuyuların tuzlanmasını acilen önlemeliyiz.
Doğal kaynakların sürdürülemez bir
şekilde tüketimi tarihte pek çok büyük çöküşü tetiklemiştir ve Datça
yarımadasında su problemi bizim için büyük bir risk oluşturmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder