Projemizin gri su yeniden kazanım çalışması için daha önce birkaç defa ziyaret ettiğimiz Özcan Yılmaz Meslek Lisesi'nde uygulamamızı tamamladık.
Uygulama için seçtiğimiz gri su kaynağı, okulun bitişiğindeki yurt/pansiyon binasının mutfağında, daha çok taze meyve ve sebzelerin yıkandığı eviye oldu. Bunun başlıca nedeni, mutfaktaki diğer eviyelerde yüksek miktarda (organik parçacık ve yağ içeren) yemek artığı yıkanması ve bu sırada öngörülemez miktarda ve çeşitlilikte kimyasal temizlik ürünü kullanılmasıydı. Buna karşın, meyve ve sebzelerin yıkandığı tezgahta neredeyse hiç sentetik temizlik ürünü kullanılmaması ve olası sorunlara yol açabilecek organik atık yükünün bu gri su kaynağında olmaması önemliydi.
Seçtiğimiz gri su yeniden kazanım yöntemi, kaynaklarda anlatılan, mümkün olan en sade/basit, herhangi bir elektrikli motor/pompa/filtre kullanılmayan, atık suyu yerçekimiyle (cazibeyle) giderden alıp toprakla buluşturan ve daha önce benzer sistemlerle deneyimimiz olduğu için de tercih ettiğimiz, 'malç çanağı' yöntemiydi. Bu yöntemde gri suyun içindeki kirletici maddeler, toprak mikrobiyolojisinin sindirim faaliyetleriyle parçalanarak etkisiz hale getiriliyor ve sisteme dahil edilen bitkiler tarafından besin maddesi olarak kullanılıyor. Amaç, gri suyu mümkün olduğu kadar yavaş biçimde, içi karbon oranı yüksek malzemeyle (malç) doldurulmuş bir çanakta toprağa süzdürmek ve bu sırada parçalanma işleminin gerçekleşmesini sağlamak.
Sistemi kurmak için gerekli tesisat çalışması karmaşık olmamakla birlikte, alanında uzman bir tesisat ekibinden destek aldık.
Mutfak giderlerinde daha yüksek organik madde içeren gri su kaynakları için normal şartlar altında katı parçacıkları ve yağı ayıran bir 'yağ kapanı' kullanılması gerekebilir, fakat bu örnekte dönüştürülen gri su nispeten 'temiz' olduğu için, yağ kapanı kurma gerekliliği görülmedi.
Malç çanağı için uygun noktayı belirlerken tesisatın kolayca bağlanabilmesi, yürüyüş yolları üzerinde borularla bir engel oluşturmaması, yapının temelinde su izolasyonuna ilişkin bir sorun yaratmaması gibi faktörler göz önüne alındı. Tesisat bağlantısında da, boruların % 2 eğimle çanağa aktarılması sağlandı. Çukur kazılırken, binanın inşaatı sırasında ortaya çıkan hafriyat atıklarının, moloz, çöp, vb. tüm alanı kapladığı farkedildi. Çanağın ne kadar büyük olması gerektiği konusunda çok kritik bir hesap yapılmamasına rağmen, ekibin önceki deneyimlerine göre yaklaşık bir metreküpten biraz daha küçük bir hacme sahip bir alanın yeterli olacağı düşünüldü. Çukur açıldıktan sonra çıkan toprak/moloz karışımı, çukurun etrafında bir tümsek oluşturacak biçimde yığıldı, böylece yağmurlu mevsimde çevreye düşen yağmurun çukurun içine dolması engellendi.